Ruh Sağlığı

Patolojik Yalancılık: Belirti Mi Hastalık Mı ?

6057Patolojik Yalancılık nedir? Normal yalan davranışından ayrılan yönleri nelerdir? Patolojik Yalancılık Mitomani ile eş anlamlı mıdır? İşte ayrıntılar…

“Patolojik Yalancılık” (PY) tartışmalı bir konudur. Psikiyatrik camiada tanımı üzerine henüz bir uzlaşma olmasada, temel unsurları üzerine genel bir fikir birliğine ulaşılmıştır. PY sık ve tekrarlanan yalancılık olarak, uzun bir geçmiş  (belki yaşamboyu)  ile karakterize edilir, gözle görülemeyen psikolojik bir motivasyonu veya dış yararları buna sebep olabilir. Sıradan yalanlar belli bir amaca yöneliktir. Dış kazanç sağlamak, cezadan kaçınmak gibi; ancak patolojik yalanların çoğunlukla amaçsız olduğu görülür. Bazı durumlarda kendilerini suçlayıcı veya zarar verici olabilirler; ki bu durum davranışı daha da anlaşılmaz kılar. Göreceli belirsizliğine rağmen, PY kabul görmüş ve bir asırdan fazla olmakla beraber konu ile ilgili makaleler psikiyatri literatürüne geçirilmiştir. Alman doktor Anton Delbruck, Patolojik Yalancılık”  kavramını tanımlayan ilk doktor olarak tanınır. Dr Delbruck, gözlemlerine dayanarak; yalan söyleyen bazı hastalarının fazla anormal olduklarını ve onların oranın dışında bırakılıp özel bir kategoride sınıflandırılmalarının gerektiğini söylemiştir. Akabinde yalan söyleme davranışını  “pseu- dologia phantastica.”(fantastik inanç)  olarak tanımlamıştır.

Vignette Vakası

Bay A çaresizdi. Yeni bir iş daha kaybetmek üzereydi ve bunun sebebi kovulma riski altında olması değildi. Onu köşeye sıkıştıran yalan söyleme davranışıydı. Meslektaşlarına ard arda yalanlar söylüyordu, onlara tedavi edilemez bir hastalığının olduğunu ve kendisine palyatif (hafifletici) tedavi uygulandığını anlatıyordu. Başlangıçta arkadaşları tedavisine karşı oldukça hassas ve ilgililerdi ancak haftalar geçtikçe meslektaşlarının dikkatli incelemeleri daha da belirmeye başladı. Artık söylediği yalanı kamufle etmek ve ölümcül hastalığı konusunda kendisini haklı çıkarmak için daha çirkin yalanlar söylemek zorundaydı. Sonunda, yalanların dayanılamaz hale gelmesinden dolayı, aniden işe gitmeyi bıraktı. Görüldüğü üzere, bay A  meslektaşlarının sempatisini kazanmak için bu yalanları söyledi ve malesef yalanlarının sonuçları olan duygusal sıkıntı ve potansiyel iş kaybı, algıladığı kazançtan ağır geldi. Bay A yalanları yüzünden birçok iş kaybetmişti. Bu durum onu yıldırdı.  Aile bireyleri, sıklıkla  -yüz yüze olsa bile- aşikar yalanlar söylediğini; sözleri üzerine -yalan olmasına rağmen- yemin edebildiğini söylediler.  Sonunda Bay A kendisini yalan söylemekten alıkoyamadığını anlayınca psikiyatrik yardım almaya karar verdi.

Bu senaryo veya benzeri hikayeler klinik uygulamalarda nadir değiller. Ruh sağlığı uzmanları, avukatlar ve dünya çapında bireylerden aldığım mektuplarda, insanlar benzer özellikte ki aşırı yalancı tanıdıklarını anlatıyorlar. Yalan kolayca anlaşılır. Genellikle yalanın yalancıya herhangi bir yararı yok; hatta sürekli söylendiği takdirde zararlı olabilmektedir. Seçkin ve başarılı bireyler bu davranışa karşın bağışıklık geliştirememişlerdir. Örneğin en iyi bilinen California vakası, yargıç Patrick Couwenberg; yalnız görevdeyken yalan söylediği için değil aynı zamanda onun davranışlarını araştıran komisyona da yemin altında yalan söylediği için görevinden alınmıştır.  Psikiyatrist bilirkişi tarafından yargıca pseudologia phantastica (fantastik inanç) teşhisi konulmuş ve tedavi görmesi gerektiği öngörülmüştür. Niçin bu kadar başarılı bir insan sürekli yalan söyler? Bu yalanların onun güvenilirliğine zarar verebileceğini; kendisini kanun ve diğer idari organlar karşısında zor durumda bırakacağını bile bile! Buna rağmen yalan söylemeye devam etmesi şaşırtıcı! Peki yalan söyleme davranışı kişinin tamamen kontrolünde mi; yoksa yalan söyleme sürecinde farklı bir şeyler mi var?

Yalancılık, Merriam-Webster’s Collegiate Dictionary tarafından “aldatma niyeti ile verilen gerçek dışı beyan” olarak tanımlanan ortak bir insanlık özelliğidir. Selling3 gözlemlerine dayanarak “herkes yalan söyler ve bunu durduramazsın”demiş ve “tabi ki bu bir gerçek” diyerek sonuçlandırmıştır. Patolojik Yalancılık” genellikle pseudologia phantastica (fantastik inanış)  veya nadiren mitomani ve hastalıklı yalan olarak adlandırılır. Bu farklı isimlerin aynı fenomeni nitelendirdiği henüz çok bilinmesede çoğu zaman birbirleri yerine kullanılabilmektedirler. Bu makalede Patolojik Yalancılık” ve pseudologia phantastica (fantastik inanç) eş anlamlı olarak kullanılmıştır.

Yıllar boyunca, “Patolojik Yalancılık” epidomolojisi üzerine çok az şey yazılmıştır. Genel popülasyonda görülme sıklığının bilinmemesine karşın, 1000 çocuk suçlu  üzerinde tekrarlanan araştırmada görülme durumu %1 e yakın çıkmıştır.  72 vaka üzerinden edinilen görüşe göre averajda yalan söyleme davranışının başlama yaşı 16; farkına varılma yaşının ise 22.4 olduğu belirtilmiştir.  Aynı araştırma da cinsiyet oranlarının eşit olduğu ve sözel IQ’nun anlamlı bir farkla performans IQ’sundan iyi olup zeka katsayısının (IQ) ortalama veya biraz ortalamanın altında olduğu belirtilmiştir. Vakaların %40’ında MSS anomalisine, epilepsi ile karakterize edildiğine ve anormal EEG bulguları ile kafa travmalarına rastlanmıştır.

Patolojik yalancılığın kronik ve tekrarlanan bir davranış olmasının yanı sıra belirgin olarak elde edilen yararının yetersiz  olduğu not edilmiştir. Yalanlar genelikle kolay çürütülebilir hikayelere dayanır; fantastik ve kapsamlı olması ile beraber, ayrıntılı ve karmaşıktırlar. Genellikle gerçeklik ve kurgu arasında ki sınırların da bulanık olduğu görülür. Büyüklüğü, hissizliği veya yalanın sonuçları ayrı tutulur. Patolojik yalancıların yalanlarında dış bir motivasyon varmış gibi görünüyor olsa bile sağladığı yararın oranı birçok insana anlamsız gelecek boyuttadır.  Patolojik Yalancılığın‘nin bu özelliği, bazı araştırmacıların “yalanın başlı başına bir haz olarak görüldüğü” sonucuna varmalarına olanak sağlamıştır. Sıradan yalanın aksine “Patolojik Yalancılık” ta ödül yalancı için içseldir (bilinçli olamayan) diğerinde ise bir beklenti vardır.

Patolojik Yalancılık Üzerine Tartışmalar

Patolojik yalancıların yalanlarını hata olarak kabullenmeleri üzerine yapılan tartışmalar onlarca yıldır bu Fenomenin yakasını bırakmamaktadır. Bu tartışmalar bağlamında ki karmaşa da, patolojik yalancıların mantıklı düşünebilme yetisinden doğmaktadır. Patalojik yalancıların yalanlarının saplantı olduğunun, kuruntu olduğunun farkında olabileceği boyutlara kadar geldiği çok kez gözlemlenmiştir. Sonuç olarak patolojk yalancılar “umut veren psikozlar” olarak düşünülebilir. Ayrıca patolojik yalanlar düşünülmeden planlanmadan söylenmiş yalanlardır. Yapılan gözlemler patolojik yalancıların yalanlarını tamamen kontrol edebilmesi hakkındaki şüpheleri de artırmıştır. Yanlış itham yada kendi kendini suçlamanın elle tutulamayan soyut yararlarını ve yalanların tekrarcı doğasını da içine alan yalanların göreceli amaçsızlığı yalancı üzerinde olumsuz bir ün ve yaşam tarzı oluşturmasına rağmen yalancının davranışlarını kontrol edebileceği yönündeki düşünceleri kuvvetlendirmektedir. Diğer taraftan ısrarla ve inatla kendisiyle çelişen patolojk yalancıların kısmen yalanlarının farkında olduğu gözlemlenmiştir; mantıklı düşünmenin varlığını öneren bir gözlemde.

Bu tür bir sunum Patolojik Yalancılığın fantazi yalanlar ile birleştiği görüşüne, gündüz düşlerinin gerçek gibi görülüp, yalancının yalnızca zevk için söylediğine işaret etmektedir. Fantazi yalanların, yalancının stresli yaşam koşullarından uzaklaşmasına veya geçirdiği gelişimsel travmaların telafisine yardım edebildiği düşünülmesine rağmen; patolojik yalancı bireylere uygulanan yalan tespit testleri sırasında yalan söylediklerinde normal “suçlu tepkileri” gösterdikleri görülmüştür.  İki taraflı habersiz olma koşulunun farklı bir formunun kullanılması, yalancıların kendi yalanlarına inanarak suçluluk hislerini azaltmaları konusunda motive edici olabilir. Patolojk yalancıların genellikle yargılarını diğer sorunlar üzerine getirmelerini kapsayan son gözlemler ve patolojk yalancıların diğer kriminal davranışlarla olan gözlemlenmiş ilişkisi vakaların yaklasık olarak yuzde ellisinde intact realit test kavramını destekler. Patolojik yalancılıkla ilişkili suçlardan bazıları; hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma ve eser hırsızlığıdır. Hiçbir anlam ifade etmemesine rağmen aynı patolojk yalancılar hiçbir resmi suç kaydı bulunmayan başarılı birer profesyoneldir.

Tedavi

Patolojik yalancığın tedavi seçenekleri üzerine çok az araştırma yapılmıştır.  Tedavi uygulama modelleri özellikle psikoterapi literatüründe tartışılmıştır; ancak  “Patolojik Yalancılık”tedavisinde psikoterapinin etkisi, farmakoterapi tartışması veya herhangi bir müdahale üzerine yapılmış sistematik bir çalışma bulunmamaktadır. Farmakoterapotik seçenekler patolojik yalancıların bir alt kümesinde dürtüselliği azaltma veya yalan söyleme dürtüsüne ilişkin kompülsiyonları azaltmada  yardımcı olabilir.  Buna ek olarak merkezi sinir sistemi anormallikleri üzerine yapılan ileriki araştırmalar farklı terapötik müdahalelerin gelişmesine yol açabilir. “Patolojik Yalancılık” için tam bir tedavi keşfedilmesi ancak onun hastalık tanısı olarak kabul edilmesi  ile gerçekleşebilir. Günümüzde “Patolojik Yalancılık” yaygın fakat önemsiz bir yapay bozukluk belirtisi olarak kabul edilmektedir. Diğer tıbbi ve psikiyatrik koşullarda vurgulandığı üzere hastalığın bir bütün olarak incelendiği durumlarda bireysel bir tedavi gerektirmediği düşünülmektedir. Bu nedenle, “Patolojik Yalancılık”hastalığının tedavi ve araştırılmasına teşvik için hastalık tanısı olarak kabul edilmelidir.  “Patolojik Yalancılığın” olası sonuçları yalancı  için şiddetli düzeylere varabilir. Yalancının karşılıklı ilişkileri güven ve kredisini kaybetmesi bakımından risk altındadır.  Evlilik ve iş hayatındaki ilişkilerinde sürekli yalan söyleyen kişinin duyduğu utanç ilişkisini yıpratır. Yalancı iş yerinde meslektaşları tarafından farkedilmeye başladığında yalnızlığa, kötü şakalara maruz kalabilir hatta işini kaybedebilir. Klinik durumlarda, alışılmış bir yalancılık tedavisinde terapist yalnızca yalanın olumsuz karşı aktarımının üstesinden gelmekle değil aynı zamanda yalancının gerçek sandığı hayali tablolarını yıkmakta da önemli rol oynar.

Patolojik yalancı grubuna ait birçok insan tedavi arayışında olmayıp, başarılı bir iş yaşamı ve üretken bir hayat sürebilmesine rağmen; yalanları yüzünden yasalar önünde zor duruma düşmesi, yetkililerle çatışma içine girmesi az rastlanır bir sonuç değildir. Örneğin, “Patolojik Yalancılığın”dışa vurumu olan amaçsız bir yanlış itham, patolojik yalancının yargılanabileceği cezai bir davranıştır. Yanlış bir fikrin yoğun bir kaygı oluşturarak hızla yayılıp yanlış suçlamalara yol açması iftira amaçlı veya kitlesel histeri (Örneğin; Salem büyücülük fenomeni) sonucu oluşan suçlamalardan ayırt edilmelidir.

Adli Konular

Adli psikiyatrik arena belkide “Patolojik Yalancılığın” açıkça tanımlanmasına en acil ihtiyaç duyan arenadır. Konuya ilişkin en acil cevaplanması gereken soru “Patolojik yalancı yargılanmalı mıdır?” sorusudur. Kişinin yargılanması için gerekli olan kriterlerden biride  kişinin şuçlayanlarıyla yüzleşebilmesi için avukatı ile işbirliği içerisinde çalışabilme yeteneğidir. Avukatına sürekli yalan söyleyen  bir davalı avukatının sağlam bir savunma stratejisi belirlemesini zorlaştıracaktır.

Patolojik yalancının risk altında olduğu bir diğer problem ise yemin altında yalan ifadeden dolayı yeni bir davayla karşı karşıya kalmasıdır.  Yargıç couwenberg vakasında Kalifornia eyaleti yargı performasyon komisyonunu davalının mazur görülebilmesi ve suçunun hafifletilmesi için herhangi bir ruhsal problemi olmadığını kaydetmiştir. Komisyonun sonucunda, herhangi bir ruhsal bozukluğun sonucu olmayan belirti için küçük bir yasal işlem yapılmıştır.

En basit iddia olan, “Patolojik Yalancılık” bir yanılsama değildir yerine  patolojik yalancıların daima yalanları üzerinde kontrolü var denebilir. Koppen’in gözlemlerine göre yalan patolojik yalancı üzerinde bir güç kazanır o yüzden kişi kendi yalanları üzerinde ki hakimiyetini kaybeder. Buna ek olarak “Patolojik Yalancılık” dürtüsel ve zorlayıcı bir özelliğe sahiptir.  Bazı durumlarda yalan söyleme davranışının kontrol dışı olduğu söylenebilir mi? Böylesi bir sonucta, “Patolojik Yalancılık” olası sinir sistemi anormallikleriyle birleştiğinde yalan, suç işleme davranışına yol açıyorsa bu durum patolojik yalancının sorumluluk derecesi hakkındaki şüpheleri arttırır.

Sonuç

Sonuç olarak, pl kısıtlı bir tanıma ve karmaşık bir sunuma sahip olan özel bir yalan söyleme türüdür. Nadir görülmesi bu fenomenin klinisyenler tarafından farkındalığının yetersiz olmasına neden olmuştur. Ne yazık ki , patolojik yalancı periyodik olarak ciddi sıkıntılara sahiptir. Patolojik bir yalancıyla karşı karşıya gelen psikiyatristler, tam bir değerlendirme yapabilmek için, özellikle yakın çevresi iş arkadaşları ve ailesinden bilgiler temin etmeli ve bu bilgiler aracılığıyla yalanların geçmişini boyutunu öğrenmelidir. Psikoterapötik tedaviye ek olarak, psikiyatrist hastalarda ki dürtüsel ve zorlayıcı durumlar üzerinde farmakoterapinin yararı olabilir mi diye düşünmeli ve  bu açıdan da  araştırmalar yapmalıdır.

*Dr Dike, tıp bölümü yöneticisi; Whiting adli hizmetler -Connecticut Valley Hastanesi, Middletown
Hukuk ve psikiyatri bölümü klinik profesör asistanı Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü New Haven, Conn.
Dr Dike, makalenin konusunun herhangi bir çıkar gözetmediğini belirtmiştir.

http://www.psychiatrictimes.com/display/article/10168/1162950?pageNumber=3

KİM PSİKOLOJİ

Kariyer İstihdam Merkezi
Altunizade Mah. Kısıklı Cad. No: 108 Manolya Apt.
Çamlıca İSTANBUL
0216 428  7  546 (0216 HAT P KİM)
[email protected]
www.kimpsikoloji.com
Gelişmelerden haberdar olmak için lütfen mail grubumuza üye olunuz:

 

 

Konuşalım

T: +90 216 428 7546
E: [email protected]