Ruh Sağlığı

Aşkın Rengi: Sevgi Mi? Tutku Mu?

Aşkın Rengi: Sevgi Mi? Tutku Mu?

Aşkın Rengi: Sevgi Mi? Tutku Mu?

Aşk, insanın en temel duygularından biridir. Baharın geldiği bugünlerde kıpır kıpır duygulanımlar, insanın içinden doğan büyük bir aşk duygusu pek çoğumuzun yabancısı olmasa gerek. Yaşama sevinci, sevgiyle dolmak gibi hisler bu sıralar oldukça yoğun yaşantılanıyor. Aşk, herkesin ortak meselesi; platonik aşk, imkansız aşk, coşkun aşk… sayısız biçimde yaşanan aşktan söz edebiliriz. Ancak bilim insanları ağırlıklı olarak iki çeşit aşk olduğu üzerinde yoğunlaşmaktadırlar.

 

Aşkın iki çeşidinden biri daha çok şefkat kökenli bir tür sevecenlik halinin incelikli yansıması gibidir. Aşkın ikinci türünde ise tutku ön plandadır ve cinsel dürtülerin ön planda olduğu görülmektedir. Bu çeşit aşkın takıntılı bir yönü de bulunmaktadır. Birinci aşk tipinde duygular daha dengelidir ve gerçek aşkın daha çok bu tipe ait olduğu ifade edilir. Duyguların yoğunluğu daha abartılı bir düzeyde seyretmez. İkinci türde ise yoğunluk çok yüksektir ve gerilim söz konusudur.

 

Yurtdışında yapılan çalışmalarda ikinci tip aşkın bağlılıkla ilişkisinde çocuk anne ilişkisine değinilmektedir. Burada bakımı sağlayan kişi de denebilir. Çocuğun bakımını sağlayan anne ya da bir başkası olabilir; önemli olan kurulan ilişki biçimidir. Eğer bakımı üstlenen kişi anlayışlı ve ilgili biriyse, çocuğun ilişki kurma biçimi daha dengeli ve sağlıklı, sevgi ile gelişmiş oluyor. Ancak, bakımı sağlayan kişinin ilgisi çocuk öncelikli değilse, daha mesafeli ve kopuk bir ilişki varsa, çocuğun ilişki kurma biçimi sağlıksız bir hal alıyor. Güvensiz ve kaygılı olarak yetişen bu çocukların anneleri tarafından reddedilmeleri de önemli bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla ilgisiz ve duygusuz kişiler gelişiyor.

 

Güvensiz ve duygusuz yetişmiş kişilerin yetişkinlik döneminde de ilişki kurma biçimlerinde sorunlar yaşanıyor. Uzun süreli ve kalıcı ilişkiler geliştirmelerinde ciddi engeller çıkıyor. Çünkü en önemli etkenlerden biri olan güven duygusu, ilişki içerisinde yer bulamıyor. Bu kişilerde aşk, kendilerini güvende hissetmediklerinde, boşlukta oldukları hissi geliştirdiklerinde yaşanmakta. Böyle bir aşk çeşidi daha çok bir çeşit bağımlılık, cinsel tutku ve kalıcı olmama gibi arka planlarla yaşanmaktadır. Böyle bir aşk çeşidinde fiziksel koşullar ön plana çıkmaktadır: dış güzellik, eğitim, ekonomik statü, kültürel benzerlik… gibi.

 

Oysa ki diğer tip aşkta; yani daha çok içsel süreçlerden kaynaklanan aşkta, şefkatle beslenen duyguların da etkisiyle, fiziksel koşullar ikinci planda kalmaktadır. Böyle bir aşk tipinde, karısı kanser olan bir kocanın tüm bakım ve sağlık sorumluluklarını üstüne alması ve eşiyle ilgilenmesi örnek gösterilebilir. Tutku üzerinden yaşanan aşkta ise, fiziksel şartların bir nesne ortaya koyduğunu kabul edersek, o nesneyle ilgili gelişen bir olumsuzluk aşkın da sonlanmasına neden olmaktadır.

 

Sizin aşkınız hangisi? Tüm dünyayı onunla beraber kurup onunla beraber mi yaşıyorsunuz; yoksa karşı tarafın kurulu dünyasının çekim alanına mı kapılmış durumdasınız? Peki o dünya yıkılırsa ne yaparsınız… Aşk, sadece karşıdakinin değil, kişinin kendi içine de uzanan bir yol olmalıdır.

KİM PSİKOLOJİ

Kariyer İstihdam Merkezi
Altunizade Mah. Kısıklı Cad. No: 108 Manolya Apt.
Çamlıca İSTANBUL
0216 428 7 546 (0216 HAT P KİM)
[email protected]
www.kimpsikoloji.com
Gelişmelerden haberdar olmak için lütfen mail grubumuza üye olunuz:

Konuşalım

T: +90 216 428 7546
E: [email protected]